- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Kocaeli Körfez Ormanı, doğal bitki örtüsü ve hayvan varlığının adım adım yok edildiği alanlarımızdan. Orman, yaklaşık 15 yıldır akıl almaz bir kıyımla karşı karşıya. İşe, çoğu gereksiz, orman içi yolların yaygınlaştırılmasıyla başlandı.
Orman, ‘ulaşım kolaylığı’ndan dolayı, kötülük peşinde koşanların ayakları altına serildi.
Ağadere’ye can veren kaynak, taş ocağıyla ölüme terk edildi. Güzelim vadi, taş ocağı ve inşaat atıklarıyla çöplüğe çevrildi.
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Gün ışımadan çalışmaya başlıyor, ay ışığında harman savuruyorlardı. Kışın, erişilmez dağlardan, çarçır yüklü kızaklarla âdeta ölüm yolculuğuna çıkıyorlardı. Odun toplarken, uçurumlarda dağılan bedenler, soğuk kış mevsimlerinin ağır bedeliydi.
Çalışkandılar.
Çalışkan ve yoksul!
Yeryüzünün saklı cennetinde cehennemi yaşıyorlardı.
Cehennemdi yaşatılanlar.
Uğruna can verdikleri ülkede yoksulluğa mahkûm edilmişlerdi. Çalışarak ömür tüketiyor, ama insanca yaşama koşullarını yaratamıyorlardı.
Bazıları 1950’li yılların İstanbul’unda hamallık yapıyordu.
Kentin köhne sokaklarında dünyayı sırtlamışlardı.
1960’lı yıllarda Avrupa kapısı aralanmış, yurdun dört bir yanından Almanya ve Avusturya’ya akın başlamıştı. Avrupa, sağlam adam istiyordu. İşçiler, hastanelerde dişlerine varıncaya kadar muayeneden geçiriliyordu.
‘Çürük’ olanlar yurtdışına çıkamıyordu.
Yedi düveli bozguna uğratan ülkenin insanı, ecnebilere pazarlanıyordu!
- Ayrıntılar
- Hüseyin Canerik tarafından yazıldı.
Kadınlı erkekli topluluğun birçoğu işini gücünü bırakıp kasabaya gelmişti. Kucağında bebek, sıra bekleyen anneler, boncuk işlemeli tülbentle örtünmüştü. Bazı yaşlılar, sağlık ocağı bahçesinde boy vermeye başlayan çam ağaçlarının yanında oturmuş, tespih çekiyordu.
Günlerden Cumartesi’ydi.
Topluluğun gözü, Pülümür’den gelecek cipteydi.
Kırmızıköprü Sağlık Ocağı önünde toplanan köylüler, doktor bekliyordu.
Pülümür Sağlık Ocağında görevli Dr. Mehmet Yılmaz, her Cumartesi günü Kırmızıköprü’ye gelir, hastaları muayene ederdi.
O tarihlerde hafta sonu tatili Cumartesi günü öğleden sonra başlıyordu.
Köylüler sabırsızlanmaya başlamıştı.